Haketmek Ayrı Mı? Bir Hikaye Üzerinden İnsanın Kendini Keşfi
Bir sabah, Ayşe ve Mehmet karşı karşıya geldiler. İki eski dost, uzun zamandır konuşmamışlardı ama o gün bir şeyler vardı, her ikisinin içinde de eksik olan bir şey. Ayşe, yaşamın içinde kaybolmuş hissediyor, Mehmet ise hep daha fazlasını bekliyordu. Ve işte, bir cümleyle başladı her şey: “Haketmek ayrı mı?”
Ayşe, hayatını sadece sevgisiyle geçiren bir kadındı. Herkesin iyi olduğunu düşündüğü ama gerçekte ne istediğini sorgulayan biriydi. “Haketmek” kavramı, Ayşe’nin iç dünyasında daima yankı uyandırmıştı. İnsanların başarısını nasıl ölçtüklerine, kendilerinin neyi hak ettiğine ve başkalarına nasıl muamelede bulunduklarına dair karmaşık bir düşünce içindeydi. Ayşe, hep duygusal yönleriyle hareket etmişti; insanlara adil ve samimi davranarak, her şeyin doğru olacağına inanıyordu. Ama o sabah, daha fazla kaybolmak istemedi. O kadar çok vermişti ki, sonunda kendisine ne kadar değer verdiğini sorgulamaya başlamıştı.
Mehmet ise farklı bir adamdı. Bir stratejist gibi düşünüyordu. Onun için “hak etmek”, başarıyı somutlaştırmak, çabaların karşılığını almak anlamına geliyordu. Hayatını, kazandıkça mutlu olan bir adam olarak yaşıyordu. Ailesine, işine ve dostlarına sağladığı katkıları her zaman ölçüyordu. İnsanlar ona çok şey söylüyor, ama o hep “Daha fazlasını hak ettim,” diyordu. “Başarı, zamanla gelir. Güçlü kalmalı ve stratejik düşünmeliyim.” Fakat Ayşe’ye bakarken, bir eksiklik hissediyordu; ona her şeyin doğru olacağını söylemek kolaydı, ama aslında doğru olanın ne olduğunu bulmak zor oluyordu.
Bir gün, birlikte bir yürüyüşe çıktılar. Güneş, Ayşe’nin ruh haline tam anlamıyla denk düşüyordu. Yavaşça parlıyor, ama derinlerde bir eksiklik hissettiriyordu. Ayşe, birkaç dakika sessiz kaldıktan sonra, başını eğip “Gerçekten hak ettiklerini elde edebilen insanlar var mı?” diye sordu.
Mehmet, biraz duraksayarak cevap verdi: “Bence herkes hak ettiğini almalı. Çalışmak, çabalamak, stratejik olmak gerek. Hayatta hak ettiklerin, ne kadar güçlendiğine bağlı. Yani… İnsanlar bazen doğru yolu bulmak için yeterince çaba göstermiyorlar. Herkes hak ettiğini almıyor, belki de çok fazla bekliyoruz.”
Ayşe, gözlerini kapatarak, “Ama ya duygusal taraf?” dedi. “Bazen sadece doğru olman yeterli değil mi? İnsanlar, kim olduklarına göre bir şeyler hak eder mi? Belki de hak etmek, sadece başarıdan ibaret değil. Bunu duygusal olarak anlamalıyız, değil mi?”
Mehmet gülümsedi, ama gözlerinde bir soru vardı. Ayşe’nin yaklaşımı onu biraz şaşırtmıştı. O zamana kadar sadece analitik bir bakış açısıyla bakmıştı hayata. “Belki hak etmek, her şeyin bir arada olduğu bir denge olmalı. Bazen sadece doğru zaman gelir. Ama duygusal bir yanımız olmalı. İnsanın kendine değer vermesi gerek.”
Ayşe bir süre sessiz kaldı. O an bir şey fark etti. Haketmek, sadece elde edilen şeylerle ölçülmemeliydi. Hayatında en çok değer verdiği şeyler – güven, sevgi, dürüstlük – aslında hak ettiği şeylerdi. Fakat, bunlar bir madde ya da başarıyla ölçülemezdi. İnsan, duygusal anlamda da hak ettiğini almalıydı.
Ayşe’nin bu farkındalığı, Mehmet’in mantıklı bakış açısıyla dengelendi. Gerçekten de, insan hak ettiklerinin karşılığını almalıydı. Ancak bu sadece çaba ve stratejiyle değil, aynı zamanda insani değerlerle de ilgiliydi. İnsanların bazen sabırlı olmaları, bazen sadece sevdiklerine sadık kalmaları ya da bir başkasına yardım etmeleri gerekebilirdi. Hak etmek, belki de içinde bulunduğumuz dünyada sadece başarıyla ilgili değildi; aynı zamanda insan olmanın, başkalarına nasıl yaklaşmanın, nasıl bir iz bırakmanın da bir parçasıydı.
İkisi de birbirine bakarken, bir şey anladılar: Haketmek, bazen yalnızca kazanmakla ilgili değil; insan olmanın, duygusal anlamda doğru kararlar almanın ve birbirimize empatiyle yaklaşmanın bir sonucudur.
Hikayenin sonunda Ayşe ve Mehmet birbirlerine gülümsediler. Hayatın hak edilmesi gereken bir şey olduğunu, ama bunun sadece dışsal başarıyla değil, içsel doğrulukla, sevgiyle, ve başkalarına duyduğumuz saygı ile ölçülmesi gerektiğini fark ettiler.
Sizce hak etmek ne demek? Sadece başarı mı, yoksa duygusal ve insan olma yolunda da bir süreç mi? Bu soruyu düşünürken, belki de en çok kendinize soracağınız sorudur: Ben gerçekten neyi hak ediyorum?