Ardahan Göle Sürügüden Köyü Kürt mü? Antropolojik Bir Yaklaşım
Bir antropolog olarak, kültürlerin sessiz dokularını dinlemeyi, insan topluluklarının kökenlerinden çok yaşama biçimlerine odaklanmayı tercih ederim. “Ardahan Göle Sürügüden köyü Kürt mü?” sorusu, yalnızca etnik bir kimlik araştırması değil; insan topluluklarının tarih, dil, ritüel ve aidiyet üzerinden nasıl anlam ürettiklerini anlama çabasıdır. Bu yazıda, Sürügüden köyü özelinde, kimlik olgusuna antropolojik bir mercekten bakacağız — çünkü her kültür, kendi içinde bir dildir; ve her dil, insanın dünyayı anlamlandırma biçimidir.
1. Mekânın Hafızası: Göle ve Sürügüden’in Coğrafi Kimliği
Ardahan’ın Göle ilçesi, kuzeydoğu Anadolu’nun kültürel geçiş noktalarından biridir. Sürügüden köyü bu coğrafyada, Kafkasya’dan gelen göç yollarının ve Anadolu içlerinden uzanan yerleşim hatlarının kesiştiği bir noktada yer alır. Tarih boyunca bölgeye hem Kürt hem Türk hem de Kıpçak unsurların yerleştiği bilinmektedir. Ancak antropoloji için önemli olan, “hangi halktan geldiler?” sorusundan çok, “nasıl bir kültürel örgü kurdular?” sorusudur.
Sürügüden halkı, yüzyıllardır aynı toprağı işleyip aynı iklimi paylaşan insanların ortak yaşam alışkanlıklarıyla biçimlenmiştir. Bu nedenle köyün kimliğini belirleyen unsur, yalnızca etnik köken değil, kültürel pratiklerin sürekliliğidir.
2. Ritüellerin Dili: Kimliği Yaşatan Davranışlar
Her topluluk, kimliğini ritüeller aracılığıyla yaşatır. Sürügüden’de düğünlerin, cenazelerin, hasat zamanlarının ya da dini bayramların nasıl kutlandığı; köken sorusundan daha çok kimlik hafızasını açıklar. Antropolojik saha gözlemlerine göre Göle ve çevresinde, hem Kürt aşiret gelenekleri hem de Doğu Anadolu’nun Türkmen ritüelleri iç içe geçmiştir. Bu, kültürel geçişliliğin tipik bir örneğidir.
Örneğin, bazı köylerde düğünlerde davul-zurna ile başlayan kutlamaların ardından Kürtçe ya da Türkçe halk ezgileri söylenir. Bu durum, toplumsal yapının melez karakterini yansıtır: kimlik bir “ya hep ya hiç” meselesi değildir; süreklilik içinde değişen bir süreçtir.
3. Semboller ve Dil: Kültürel Kimliğin Görünmez Kodları
Kültür, semboller aracılığıyla kendini gösterir. Giyim tarzı, dil, yemek kültürü, misafir ağırlama biçimi gibi unsurlar, köy kimliğini dışa vuran kültürel göstergelerdir. Sürügüden’de kullanılan yerel kelimeler, hem Kürtçenin Kurmanci lehçesi hem de Doğu Anadolu Türkçesi izleri taşır. Bu dilsel karışım, bölgede uzun süredir devam eden kültürel alışverişin kanıtıdır.
Benzer şekilde, kadınların başörtüsü bağlama biçimleri veya erkeklerin tören kıyafetleri, farklı kültürlerden taşınan simgeleri bir arada barındırır. Antropolog Clifford Geertz’in de belirttiği gibi, kültür “anlam ağları örme” sürecidir; Sürügüden’in kimliği de tam olarak bu ağların kesiştiği bir noktadır.
4. Topluluk Yapısı: Aşiret, Komşuluk ve Dayanışma
Sürügüden köyü, geleneksel olarak akrabalık ve komşuluk ilişkilerine dayalı güçlü bir sosyal yapı sergiler. Bu yapı, klasik aşiret düzeni kadar sıkı olmasa da, karşılıklı yardımlaşma ve kolektif sorumluluk ilkeleriyle ayakta durur. Göle çevresindeki bazı köylerdeki gibi, Sürügüden’de de Kürt aşiret kökenli ailelerin bulunduğu; ancak bunların uzun yıllardır yerel Türkmen topluluklarıyla iç içe yaşadığı bilinmektedir.
Bu tür kültürel iç içelik, kimlik çizgilerinin keskinliğini azaltır ve “birlikte var olma kültürü”nü güçlendirir. Antropolojik açıdan bu, “hibrit kimlik” olarak adlandırılır: farklı etnik köklerin ortak bir kültürel kimlikte birleşmesi.
5. Kimliğin Antropolojik Yorumu: Sürügüden’in Gerçek Hikâyesi
“Sürügüden köyü Kürt mü?” sorusuna, antropolojik bir dürüstlükle yanıt vermek gerekirse: Hem evet hem hayır. Çünkü köy kimliği, zamanla değişen, karışan, yeniden inşa edilen bir yapıdır. Evet, Kürt kökenli aileler burada yaşamaktadır; fakat bu, köyün tamamını homojen bir kimliğe indirgemez. Sürügüden, çok sesli bir kültürel orkestradır.
Antropoloji bize şunu öğretir: İnsan topluluklarını anlamak, onları etiketlemekten değil, onların hikâyelerini dinlemekten geçer. Sürügüden’in hikâyesi de göçlerin, mevsimlerin, ritüellerin ve dillerin birbirine karıştığı uzun bir ortak yaşam hikâyesidir.
Sonuç: Kimlik Bir Harita Değil, Bir Hikâyedir
Ardahan Göle Sürügüden köyü, bir kimliğin değil, bir kültürel etkileşimin mekânıdır. Etnik çizgilerin ötesinde, burada yaşayan insanlar; toprağın, suyun ve ortak emeğin kardeşliğini paylaşır. Antropolojik olarak Sürügüden’i anlamak, “kim olduklarını” değil, nasıl yaşadıklarını anlamaktır.
Kimlik, taşınan bir soy değil; paylaşılan bir anlamdır. Bu yüzden Sürügüden’i anlamak, aslında insanı anlamaktır: ritüellerin, dillerin ve sembollerin içinden birbirine bakan hayatları…
Okuyucuya Davet
Senin yaşadığın yerde de kültürel izler birbirine karışıyor mu? Yorumlarda kendi kültürel kesişim hikâyeni paylaş. Belki de hepimiz, farklı dillerde aynı türküyü söylüyoruz.